Maalesef Türkiye’nin eğitimde, adalette, ekonomide, dış ve iç politikada pek çok sorunu var. En önemlisi devletin işleyişiyle ilgili sorunlar var. Devletin kurumları ve kurumsallığı açısından önemli sorunları var.
Ülkeyi yönetenler bu sorunları ve sebepleri anlamaktan uzaklar. Anlamak ve çözmek için gerekli çabayı da ortaya koyamıyorlar. Halbuki bu sorunları çözmenin yolu, farklı fikirlere sahip insanların uyum içinde bir arada çözüm aramasından ve üretmesinden geçiyor.
Ahlatlıbel Liderler Zirvesi
Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere geçtiğimiz hafta sonu 6 partinin genel başkanlarının bir araya geldi.
O gün verilen fotoğrafın dahi siyasi tarihimiz açısından son derece önemli ve değerli olduğunu buradan bir kez daha görüyoruz.
12- Şubat tarihinde Ahlatlıbel’de çekilen kareler, kuraklaşan siyaset hayatımıza daha şimdiden cansuyu olmuş ve insanımıza bir nebze de olsa nefes aldırmıştır.
Evet, uzunca bir süredir ülkemizin hasret kaldığı uzlaşı, hoşgörü ve diyalog iklimi Cumartesi gecesi yeniden yeşertilmiştir.
6 siyasi partinin genel başkanları olarak bir araya gelinen o masa, adeta umudun ve çözümün adresi olmuştur.
Bir umut ve çıkış kapısı arayan insanlarımızın yüreğine su serpmiştir.
“Kin, Kimleri Besliyor?” & “Kimler, Kini Besliyor?”
Ne yazık ki, birileri ülkemizin rahat bir nefes almasını ve toplumsal kutuplaşmanın son bulmasını istemiyor.
Çünkü kutuplaşmadan nemalanıyor, bu iklimi oluşturarak ayakta kalabiliyorlar.
“Kin, kimleri besliyor?” ve “Kimler, kini besliyor?” sorularının cevabı, bu kişileri çok net açığa çıkarmaktadır.
Fakat isteseler de istemeseler de, bu tarihi buluşma öncesinde ve sonrasında akla hayale gelmedik iftiralar, senaryolar üretseler de; bu kervan yoluna devam edecektir Allah’ın izniyle…
-Her parti o masada, kendi ilkelerinin farklılıklarının üstünü çizmedi. Sadece ortak kaygılarımızın ve hedeflerimizin altını çizildi.
Altı partiyi bir araya getiren ortak kaygılar, ülkemizin problemlerini çözme iradesi ve insanımıza rahat bir nefes aldırma isteğidir.
84 Milyon İnsanımız O Masadadır
Görüyoruz ki; birtakım çevreler her zaman olduğu gibi masada oturma düzeni, tarih, yer ve saat gibi şeyler üzerinden yine sembolizm adına tezviratlar üretmeye başlamışlar.
Öncelikle şunu ifade edelim, o masada;
-Evet, sadece 6 genel başkan yok; 84 milyon insanımız dertleri ve özlemleri ile eşit bir şekilde o masada oturmaktadır.
-Asgari ücretlilerimiz, çiftçimiz, esnafımız, memurlar, işçiler, emeklilerimiz ve açlık ve yoksulluk sınırının altında bir yaşama mahkum edilen milyonlarca insanımızla birlikte oturuldu o masaya..
-İşçi ve işverenlerimizi bir araya getirmektedir o masa..
-Üretici ile tüketiciyi, bir araya getirmektedir o masa..
-Yaşlı ile genci, kadın ile erkeği adil bir şekilde buluşturmaktadır o masa..
-A partisine oy veren ile B partisine oy vereni, Doğu ile Batıyı, Kuzey ile Güney’i buluşturmuştur o masa…
28 Şubat Tarihi üzerinden kıyamet kopartanlara buradan sesleniyoruz.
Milli Görüş Hareketimizin son ve tek temsilcisi Saadet Partisi’nin olduğu masada, 28 Şubat’ı olumlayacak, bu mesajı verecek, hatta bunu ima edecek olanlara biz haddini bildirmesini biliriz.
Böyle şey olabilir mi? Kaldı ki sadece biz değil; 28 Şubat’ın gerçek mağdurları var hep o masada..
O Masanın Genişliği 780 bin Kilometrekaredir
“Bu masayı kim kurdu, kimler kurdurdu, ayağı nerde, ayakları nereye basıyor?” diye algı üretmek isteyenlere de sesleniyoruz:
O masanın ayakları;
– Kocaeli’nin, Tunceli’nin, Sivas’ın, Konya’nın,Hakkari’nin Diyarbakır ın Afyonkarahisar’ın ve Ankara’nın bereketli topraklarına sapasağlam basmaktadır.
Ayrıca o masanın çapı; Edirne’den Hakkari’ye, Muğla’dan Ardahan’a, İzmir’den Van’a, Sinop’tan Hatay’a; 81 ilimizi kapsayacak kadar geniştir.
Sözün özü; Ahlatlıbel’de kurulan o yuvarlak masanın genişliği 783.562 kilometrekaredir!
Aslında o masa meclisi tamamen saf dışı bırakan, bütün yetkiyi tek kişiye teslim eden bir sistem ve anlayışı değiştirmek için kurulmuştur.
Ancak, geldiğimiz noktada ülkemiz öyle bir çıkmaza sürüklendi ki, artık sadece bununla yetinemeyeceğimiz ortaya çıktı.
Tam bir kaos ortamına girdik. Bunun için yeni arayışlara, çıkış yollarına ihtiyacımız var. Kurulan bu masanın sorumlulukları, temel ilke ve hedefleri değişti ve aslında genişledi.
Masanın Temel İlkeleri
Hem Türkiye’de hem de tüm dünyada güttüğümüz temel ilkeler bellidir:
-Savaş değil, barış
-Çatışma değil, diyalog!
-Çifte standart değil, adalet!
-Üstünlük değil, eşitlik!
-Sömürü değil, adil paylaşım!
-Baskı ve tahakküm değil, insan hakları!
Bu cihanşümul bir değerlendirmedir. Bunların hakim olmadığı bir ülke ve dünya zulme mahkumdur. İşte, kurulan masanın temel ilkeleri olarak da bunları görebiliriz.
-Adalet, ahlak, ehliyet ve liyakat, tek akıl değil ortak akıl, kutuplaşma değil kucaklaşma, hesaplaşma değil helalleşme istiyor, bunun için gayret gösteriliyor.
-Borca ve tüketime dayalı değil, üretim ve istihdama dayalı ekonomi diyoruz.
-Günlük siyasi menfaatler uğruna milli ve manevi değerlerimizin içi boşaltılmasın, yozlaştırılmasın istiyoruz.
-Bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmesin, aileler tarumar olmasın, ülkemizin geleceği ipotek altına alınmasın ve ülke yönetiminde istişare rafa kalkmasın diye çaba gösteriyoruz..
Biz Türkiye’yi Krizlerden ve Kötü Yönetimden Kurtarmanın Derdindeyiz
Türkiye, ne yazık ki kötü yönetimin kötü sonuçlarını yaşıyor. Sefalet endeksinde, demokrasi endeksinde en kötü ülkelerle aynı kategoride yer alıyor.
Dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ilk 5 ülkesinden biri. En yüksek faiz oranına sahip ülkelerinden biri.
Farklı kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlarda Benin, Uganda, Tanzanya, Fiji, Bahamalar gibi ülkelerle aynı seviyede değerlendiriliyor.
İşte böylesi bir ortamda;
-Biz sadece “birilerine karşı olduğumuz” için değil, “Türkiye’nin yanında olduğumuz” için bu fotoğrafta yer alıyoruz.
-Biz, “birileri gitsin de ne olursa olsun” dediğimiz için değil “Ne olursa olsun Türkiye’yi sorunlarından kurtaracağız” dediğimiz için bir aradayız.
-Biz sadece “birilerini yenmenin ve seçim kazanmanın” değil, “Türkiye’yi krizlerden ve kötü yönetimden kurtarmanın” derdindeyiz.
Öyle Bir Kazanacağız ki Hiç Kimse Kaybetmeyecek
Şimdi, “İktidarı kaybedersek ne olacak?” korkusuna kapılanlar bizi eski Türkiye’yi geri getirmekle suçluyorlar.
Biz eski Türkiye’yi geri getirmenin değil “Yeniden Büyük Türkiye ve Yaşanabilir bir Türkiye”yi kurmanın gayretindeyiz.
Ve öyle bir kazanacağız ki hiç kimse kaybetmeyecek!
Öyle bir Türkiye inşa edeceğiz ki, her bir vatandaşımız kazanacak, bu topraklar üzerinde herkes mutlu, huzurlu ve insanca bir yaşam sürecek!
BAE ile “Normalleşme”
Bilindiği üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri’ne bir ziyaret gerçekleştirdi.
Diplomaside pek de alışık olunmayan bir şekilde, epey şatafatlı gösterilerle karşılandı kendisi..
Biz ülkelerin birbiri ile görüşmesinin, özellikle de İslam ülkelerinin birbiri ile ilişkilerini geliştirmesinin her zaman altını çizdik ve önemini vurguladık.
Bu ziyareti de bu anlamda önemli ve değerli bulduğumuzu peşinen ifade etmek istiyoruz.
Fakat kamuoyunun ve bizlerin zihinlerindeki soru işaretlerinin giderilmesi adına da bazı soruların cevaplanması gerekir diye düşünüyorum.
Zira BAE özelinde, hükümetin tutarlılık probleminin bir kez daha gün yüzüne çıktığını görüyoruz.
SORUYORUZ
Merak ediyoruz;
-Düne kadar “15 Temmuz’un mimarı” dedikleri BAE ile bir araya gelmekte beis görmeyenler, 6 partinin bir araya gelmesinden neden bu kadar rahatsız oluyorlar?
-“Rabbim de milletim de beni affetsin” diyenler, bu af hakkını kendilerine bir hak olarak görenler, bir taraftan 15 Temmuz’un mimarı olarak ilan ettikleri BAE ile helalleşenler,
KHK’lıları görmezden gelirken; bunu hangi ahlak, hangi vicdan ve hangi hukuka göre yapıyorlar?
-Ermenistan ve İsrail ile bile normalleşenler, Mısır ve Suriye ile neden benzer bir adım atmıyor?
-Herkesle normalleşenler, neden muhalefetle normalleşmeyi beceremiyorlar?
Dış Politikada “Savrulmuşluk, Tutarsızlık ve Yönsüzlük” Hali Devam Ediyor
-Filistin’de zulümler devam ederken, Hindistan’da, Çin’de Müslümanlara her türlü baskı ve zulüm yapılıyorken; hükümet neden bu konularda tek çift söz edemiyor?
Dış politikada bu “savrulmuşluk, tutarsızlık ve yönsüzlük hali”, ülkemize ağır maliyetler üretmeye devam ediyor.
Her gün değişen ve ülkemizin çıkarları için değil şahsi çıkarlar adına değişen “dostum” ve “küstüm” hitapları ülkemize ağır bedeller üretmeye devam ediyor.
İktidar, normalleşme adımlarını dahi normal bir şekilde atmıyor, atamıyor!
Sorduğumuz soruların cevaplanmasını ve hükümetin tutarlı ve şahsiyetli bir dış politikada karar kılmasını temenni ediyoruz..
Saadet Partisi olarak, tüm bu süreçlerin takipçisi olduğumuzun, iktidar sahiplerinin ses çıkaramadığı, Müslüman kardeşlerimizin uğradığı her haksızlığın da bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da karşısında olacağımızın, bir gün elbette bunların hesabını soracağımızın da bilinmesini isteriz..
Ve değişmeyen gündemimiz ekonomi…
Hayat pahalılığı, zamlar, işsizlik ve özetle hükümetin düzelteyim derken her geçen gün daha da bozduğu ekonomi…
Bir yandan artık vatandaşların yastıklarına, kefen paralarına göz diken iktidar, diğer yandan tüketime, borca, israfa hız kesmeden devam eden yine aynı iktidar..
İşine gelince; “yaptığımız her şeyi bize Allah yaptırıyor” diyecek kadar fütursuzlaşanlar, işine gelince de “bu zamları biz yapmıyoruz” diyecek kadar komikleşenler…
-2-3 liralık TRT payını kaldırıp, hemen ardından %127 elektriğe zam yapanlar,
-Dolar kurunu 18’e kadar çıkarıp, bir nebze geri düşünce alkış bekleyenler,
-Zamlara dövizi bahane edip, döviz düştüğü halde fiyatlar daha da artınca bu kez esnafı, üreticiyi, marketleri suçlayanlar,
-Kira bedeli kadar, bir ailenin fatura giderlerinin olmasına sebep olanlar,
-“KDV’yi %1’e indirdik, problemleri çözdük, hadi şimdi bizi yine alkışlayın” diyenler,
-Diğer taraftan her bir ürüne zam üstüne zam yapanlar; bunun hesabını millete vermezler, millet de bunun hesabını soracaktır!
Değerli milletimiz vatandaşlarımız; bilesiniz ki; işte bunlar hep aynı kişiler..
Değerlerimizin içini boşaltanlar kimlerse, baklava ve tostun içini boşaltanlar da onlardır.
Fakat az kaldı, biliyoruz; çok sıkıldınız, yoruldunuz ve bunaldınız. Ama hep birlikte bu kötü gidişata artık son verecek; ülkemize rahat bir nefes aldıracağız. Saadet Partisi, bunun teminatıdır.
TBMM’nin gücünün kalmadığı, bakanlıkların dahi yönetim iradesinde etkisinin bulunmadığı ve sadece iki kişinin kapalı kapılar ardında görüşüp, bu görüşmeye göre bakanların ve politikaların değiştiği bu yönetim sistemini değiştireceğiz!
Milletimiz asla umutsuzluğa düşmesin. Adil devlet,adil bölüşüm, Çare SAADET Partisi’nin iktidarındadır. Bu da ancak seninle olur.