27 Eylül 2019 da yapılan 2. olağan genel kurulunda aslen Pazaryeri’li olan İstanbul Yörük Türkmen Derneği ve Bilecik Dostlar Grubu Başkanı Faruk Şahin, eski il genel meclis başkanı ve Bozüyük Ertuğrul Gazi Dernek Başkanlığını’da yapmış olan Oğuz Sertler, Tarpak ‘tan Gazeteci ve medya danışmanı Cennet Cankılıç, yönetim kurulu asil üyeliğine seçildiler. Memur-sen bünyesinde Büro Memur-Sen şube başkanlığı yapmış Mustafa Akış birlik denetim kurulu rapörtör asil üyeliğine seçildi.
Faruk Şahin ve Birliğin Kurucu üyesi de olan Bilecik il Beyi Oğuz Sertler 2’nci defa aynı göreve seçilirken, Faruk Şahin birliğin siyasi işler sorumluluğuna getirildi . Birliğin Denetim Kurulu üyeliğine ise ilimizin STK konularında tecrübeli ismi Mustafa Akış getirildi. Dirilişin başkenti Bilecik için bu seçimler gurur tablosu oldu.
.
Türkiye Yörük Türkmen Birliği ilk toplantısını ve Barış harakatıyla alâkalı açıklamasını Anıtkabir’de yaptı.Türkiye Yörük Türkmen Birliği Başkanı İrfan Tatlıoğlu ve Yönetim kurulu, Barış Pınarı Harekatı ile ilgili basın açıklamasında;
“Anadolu’nun kapsını Türklere açan 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra 400 çadırla Söğüt’e gelip yerleşen Süleyman Şah oğlu Ertuğrulgazi’ye anası Hayme Ana’nın “Ey oğul Beylik otağını kurduğumuz şu yaylalar artık son durağımız, son konağımız olsun”vasiyetinde olduğu gibi, bu topraklar bizim o günden beri son durağımız, son yurdumuzdur.
Kurtuluş Savaşı Mücadelesi’nin baş kahramanı Gazi Mustafa Kemal’in “Arkadaşlar gidip Toros dağlarına bakınız; eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet bizi asla yenemez” sözlerindeki o yörük çadırları bu ülkede ebediyyen olacak ve o duman tütmeye devam edecektir.
İşte bizler bugün; Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği’nin üyeleri kofederasyon, federasyon ve dernek temsilcileri, yönetim kurulu üyeleri olarak Söğüt’ten, Bilecik’ten, Balıkesir’den, Kütahya’dan, Konya’dan, Kocaeli’nden, Urfa’dan, Van’dan, Hatay’dan, Adana’dan, Adıyaman’dan, Isparta’dan, Antalya’dan,İstanbul’dan, İzmir’den, Muğla’dan yani ülkemizin dört bir yanından geldik, Atamızın kabri başında toplandık.
Türkiye önemli tarihi bir süreçten geçmektedir. Ve bu süreç milletimizi tarihi mirasına sahip çıkmaya ve milli görevlerini harfiyyen yerine getirmeye mecbur ve mahkum etmiştir. Yaşadığımız dönem, her şeyden önce milli öncelikler içermektedir. Milli konular ise hiç kimse tarafından iç siyasetin ve konuların mezesi olarak kullanılmamalıdır.
Gün sessiz kalma günü değildir. Milli birlik ruhuyla ses verme günüdür
Devletimiz; öncelikle ülkemizin toprak bütünlüğünü hedef alarak, sınırımızda sözüm ona suni bir devlet kurma amacıyla yapılan terör saldırılarının, sonra da Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden terör örgütlerinin ortadan kaldırılması, sınırımızda güvenli bir bölge oluşturulması amacıyla Barış Pınarı Harekâtı’nı başlatmıştır. Bunu görmezlikten gelip, Kürt isminin arkasına saklanan terör odaklarının küresel efendilerine vekaletçilik yapmalarına göz yummak ahmaklık, Harekât’a karşı durmak ise küstahlıktır. Sınırlarımızda siviller üzerine yağan havan ve roketleri kimse bize izah edemez.
Harekat başladığı andan itibaren tüm dünyanın tepki gösterdiği, ambargolarla tehdit ettiği güzel ülkemiz terör örgütlerine ve destekçilerine gereken cevabı en güçlü şekilde vermiş, dik ve kararlı duruşundan dolayı kaçacak delik arayan YPG ile diğer terör örgütleri ve destekçilerine 120 saatlik bir süre tanınmıştır.
Bir Türk dünyaya bedel sözünde olduğu gibi bugün; tüm dünya gördü ki, devletiyle, milletiyle bütünleşmiş, askeriyle beraber şahlanmış Türkiye Cumhuriyeti bu kararlılığıyla tarihi bir başarı elde etmiştir. Hem sahada hem de masada kazanmıştır.
Türkiye; askeri gücün yanında, o topraklarda kalıcı olmamızı sağlayacak sosyolojik tabanını, yani Yörük ve Türkmenleri yaşatmalıdır. Evvelde Bulgaristan’da yaşanan, bugün Irak’ta Suriye’de yaşanan göçün temellerinde bu sosyolojik gerçek vardır. Zamanında kadim devletimizin oralara yerleştirdiği Yörük ve Türkmenler bugün bu göçlerle o yurtlardan sökülmek istenmektedir. Türk Milletini barışçıl yollarla egemenliklere taşıyan Yörük ve Türkmenleri Türkiye gözden çıkarmamalıdır, çıkarmayacaktır. Devletin ihmal edilemez görevi; kendi omurgasını taşıyan Yörük Türkmenleri yaşatmak, Yörük-Türkmen kültürünü canlandırmak olmalıdır. Bu kültürün yaşatılması, 2071’e giden Yeni Türkiye’nin milli ödevidir.
Son olarak diyoruz ki;
Ülkemiz için tehdit oluşturan terör koridorunun ortadan kaldırılması için başlatılan harekat, gelinen nokta itibariyle başarılı bir sürece girmiştir.Bizler Yörük ve Türkmenler olarak devletimizin ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin sonuna kadar yanındayız.
Dualarımız ve desteğimiz kahraman Mehmetçiğimiz ile birliktedir.Bu vesileyle tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, mekânları cennet olsun.Yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyoruz. Rabbim bu kutlu yolda devletimizi üstün, milletimizi bir ve beraber, Mehmetçiğimizi de muzaffer kılsın.” ifadelerinde bulundu.