Mustafa Kemal Atatürk, tekil bir liderdi. Yani, bir liderler silsilesi olur, arada bir tanesi, en baştaki bir iş yapamazsa onun hemen arkasından ona benzer, onun yapacağı şeyleri az-çok yapacak birisi çıkar ve iş olur. Mustafa Kemal öyle değildi; ötekilerinden bağımsız, önde, vizyonu ve cüreti olan, kendine inanan ve güvenen bir kişiydi. Bu sayede Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün prensiplerini dört tane olarak özetliyorum. Birincisi akla inanmak, ikincisi kendine güvenmek, üçüncüsü gençlere güvenmek, dördüncüsü de hiçbir şekilde pes etmemek, ne olursa olsun sonuna kadar ideallerinin peşinde mücadele etmek. Kadın hakları, yargı devrimi, gibi başarılara bu dört prensip ile ulaşılıyor. Biz de bu dört prensibi benimsemeliyiz.
Cumhuriyetimiz de bu prensipler sayesinde kuruldu. Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı burada bu şekilde olmayacağımıza, şartların çok farklı olacağına eminim. Bunu bir örnekle açıklamak istiyorum. Yazları 12 günde bir sömestrlik dersi bütün Türkiye’den öğrencilere veriyorum. 2-3 yıl önce Erzurum’un bir ilçesinden Erzurum Atatürk Üniversitesi üçüncü sınıfta bir kız öğrenci, otobüsle Erzurum’a, oradan da otobüs değiştirerek İstanbul’a geliyor. Hayatında Erzurum’dan çıkmamış bu öğrenci Kandili’de TÜBİTAK Feza Gürsey Enstitüsü’ne gidiyor, 12 günde 1 MIT dersi alıyor, dersi geçiyor, bir gece daha Enstitü’de konaklayarak yine 24 saatlik otobüs yolculuğu ile Erzurum’a dönüyor. Bu Ortadoğu’da ve Balkanlar’da hiçbir ülkede olamayacak bir durum. Bu, Atatürk’ün kurduğu ve hepimizin devam ettirdiği Cumhuriyet sayesinde gerçekleşiyor. Bunu anlamak, kıymetini bilmek, bu yönde devam ettirmek gerekiyor.
Bugün Atatürk’ü anıyorum, fakat aynı zamanda Cumhuriyet’i kutluyorum. Cumhuriyeti kutluyorum derken başarıyı kutluyorum. Atatürk’ü düşünürken başarıyı düşünürüm. Atatürk, akla inanarak, kalbini dinleyerek başarmak demektir. Dolayısıyla, bugün hem bir anma günü, hem de Atatürk’ün ve hepimizin başarısını, her yaştan gençlerimizi kutlama günüdür.
Atatürk’ün bütün biyografilerini okudum, bilgi edindim. Fakat en sonunda bu bilgiyi bir başka yerde buldum. İpek Çalışlar’ın Halide Edip kitabını ardından da Latife Hanım kitabını okudum. Bunları okuduktan sonra birçok bilgi edindim. Mustafa Kemal Atatürk’ü en iyi bu kitaplarda tanıdım. Putlaştırılmamış, ilahlaştırılmamış, kendi hayatını yaşayan çok güçlü, çok önde bir lider… Aynı zamanda çalışan, konuşan, bizim gibi bir insan. Bunu okuduktan sonra Atatürk’ü çok daha sevdim, çok daha iyi anladım, kendimi çok daha iyi anladım.
HAYRETTİN SABIRLI
TÜKETİCİ HAKLARI DERNEĞİ
BOZÜYÜK ŞUBESİ BAŞKANI