Bu kıymetli vatanı bize vatan yapan başta Mustafa Kemal Atatürk ve onun arkadaşları olmak üzere bu kıymetli vatanın bölünmez bütünlüğünü, milletin huzur ve sükûnunu sağlayan ve bu ulvi gaye için toprağa düşerek Şehitlik mertebesine ulaşan bütün Şehitlerimizi ve Gazilerimizi rahmetle anıyor ve manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum. Vatanın her köşesinde görev alan bütün polis ve jandarma ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına görevlerinde üstün başarılar diliyor, kendilerine hayatlarında sağlık ve esenlik dolu günler temenni ediyorum. Milletimize musallat olan terörün her türlüsünü ve terörü doğrudan ve dolaylı destek veren dış ve iç mihrapları nefretle kınıyorum.
Tarih boyunca devletler medeniyetler kurmuş, hak ve adaleti insanlığa öğretmiş büyük bir milletin son kalesi olan Osmanlı Devleti, son iki yüz yılı çok uzun ve çok zor yaşamıştır. İngiliz istekleri ıslahat tedbirleri adı altında uygulanmış, azınlık okulları kurularak 5. Kol faaliyetleri için kadrolar yetiştirilmiş ve imtiyazlı anlaşmalar yaparak ekonomisini çökerttikleri Osmanlıyı hasta adam ilan ederek bütün imparatorluğu paylaşma planları yapmışlardır. Balkan Savaşları ve 1. Dünya Savaşı süresince birçok cephe açılmış, haçlı mantığı ile topyekûn üzerimize gelinmiş ve 1918 Mondros Mütarekesi ile savaş Türk Ordusunun yenilgisi ile sonuçlanmıştır.
Bu milletin yok edilebileceğini fakat asla tutsak yaşatılamayacağını bilmeleri gerekenler, bu büyük devletin küllerinden tekrar bir devlet çıkacağını hesap edememişlerdir. Nitekim Mondros Mütarekesine rağmen Kazım Karabekir Paşa silahlarını teslim etmediği gibi Medine Müdafii Fahrettin Paşa da 10 Ocak 1919’a kadar Medine’yi müdafaa etmeye devam etmiştir.
Kars’ta Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti kurularak ve bütün Anadolu’da ve Rumeli’de Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri kurularak düşmana karşı direniş başlamıştır. Paşalar paşası Mustafa Kemal Paşa ise bilindiği üzere 19 Mayıs 1919’da çıktığı Samsun’dan Amasya’ya geçerek 22 Haziranda Amasya Genelgesini yayınlamıştır. 23 Temmuzda Erzurum, 4 Eylül Sivas Kongrelerini toplayarak milleti ve Anadolu’yu örgütledikten sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geçerek T.B.M.M.’yi Ankara’da toplamış ve 23 Nisan 1920’de yeni Türk Devleti kurulmuştur.
Yeni Türk Devleti kurulduğunda Serv’i bahane eden Avrupalılar, Yunanlıları ikna ederek Anadolu’nun batısının Yunanlılar tarafından işgalini, güneyinin İngilizler ve Fransızlar, Doğu Anadolu’nun ise Ermeniler tarafından işgalini sağlamışlardır. Bu şartlar altında savaşı yürüten T.B.M.M. Batı Cephesinde 1. Ve 2. İnönü, Eskişehir ve Kütahya, Sakarya ve Büyük Taarruz Muharebeleri sonucunda Yunanlıları yurttan atmış, Antep, Maraş ve Urfa gibi şehirlerimiz ise İngiliz ve Fransızlardan temizlenmiştir.
Ermeniler ise Kazım Karabekir Paşa tarafından Gümrü’ye kadar sürülmüş, Gümrü alınmış ve Gümrü’de Ermenilerin bir daha Doğu Anadolu’da hiçbir hak iddiasında bulunamayacakları taahhüdü ile Gümrü Anlaşması imzalanmıştır. Bu savaşlarda topyekûn bir millet olarak beraberce mücadele edilmiştir.
Adlarını hayırla ve rahmetle anacağımız Nene Hatunlar, Halide Edipler, Kara Fatmalar, Şerife Bacılar, Gördesli Makbule Hanımlar, Halime Çavuşlar gibi kadınlar, kadın kahramanlar da savaşlarda önemli rol oynamışlardır. Kurtuluş Savaşının ardından 29 Ekim 1923’te milletimize en yakışan rejim olan Cumhuriyet idaresine geçilmiş, Cumhuriyet T.B.M.M.’de oy birliği ile kabul edilmiştir.
Aynı gün Mustafa Kemal Atatürk Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Daha sonraları demokrasi ile de taçlandırılan Cumhuriyet dünya durdukça yaşatılmaya devam edecektir. Cumhuriyet, erdemin, faziletin, halk iradesinin, hak ve hukukun ve medeniyetin adıdır. Bu idare sisteminde insan hakları, milli dayanışma, ferdin ve toplumun huzur ve refahı azami şekilde sağlanabilmektedir.
Cumhuriyetimizin ilanından bugüne kadar eğitimde, kültürde, ekonomide, altyapı hizmetlerinde hülasa olarak her sahada çok önemli gelişmeler kaydetmemize rağmen Cumhuriyetin korunması ve kollanmasında gençliğin bekçiliğine her zaman ihtiyacımız vardır. Zira kaydedilen gelişmeler dünya ülkelerini kıskandıracak boyuttadır. Güçlü bir aktör olarak ortaya çıkan Milli Harp Sanayisini kurabilmiş bir Türkiye Cumhuriyeti dostlarını sevindireceği gibi düşmanlarını yeterince kıskandıracaktır. Bu nedenle Cumhuriyeti korumak ve yaşatmak en temel görevimizdir.
Kıymetli öğretmenler;
Cumhuriyeti koruyacak, yaşatacak ve ülkesine sahip çıkacak gençler sizin ellerinizde büyümektedirler. Sizlerden ilim, irfan ve ahlak sahibi, inancına, ,tarihine, kültürüne, ailesine, annesine, babasına, milletine ve bütün insanlığa karşı görevlerini bilen, yerine getirmeye çalışan bir gençlik yetiştirmenizi özellikle istiyorum. Bunun yanında gençlerimizin zihinlerine yurttaşlık bilincini, ülkesine ve milletine karşı sorumluluk bilincini de yerleştirmeniz gerekmektedir.
Sevgili gençler;
Atatürk, Cumhuriyeti biz kurduk onu yaşatacak sizlersiniz diyerek bu görevi gençliğe emanet etmiştir. Bu emaneti korumak ve görevi yerine getirmek için bilgili ve güçlü olmak zorundasınız. Tarihimizi, kültürümüzü, inancımızı iyi bilmek durumundasınız. Hem milli hem de evrensel kültürü öğrenmelisiniz. Ülkenize ve milletimize karşı sorumluluklarını bilen dünya milletler ailesinin bir üyesi olarak, dünya ile paralel yaşamayı becerebilen, istiklalimize ve istikbalimize yönelen tehlikeleri zamanında sezebilen ve bunu başarabilmek için devamlı kendisini yenileyen, geliştiren gençliğe ihtiyacımız bulunmaktadır. Size güveniyoruz, size inanıyoruz ve umut ediyoruz ki ülkemizi bulunduğumuz yerden çok daha ilerilere götürecek gençlik yetişmektedir.
Bu duygularla hepinizin Cumhuriyet Bayramının 97’nci yılını tekrar kutluyor, hepimize sağlık ve esenlikler diliyorum. Saygılarımla.
HAYRETTİN SABIRLI
TÜKETİCİ HAKLARI DERNEĞİ
BOZÜYÜK ŞUBESİ BAŞKANI.