Sayın Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanımız;
Bugün de tüketicinin “Yaşam Hakkı”, “Sağlık ve Güvenlik Hakkının” gıda boyutunu arz
etmeye çalışacağım. Ülkemizde gıda güvenliğinin gelişimi önündeki en büyük engel
merdivenaltı ya da kayıtdışı üretim şüphesiz. Yine pazar yerleri ayrı bir sorun. Buralarda
adeta “vurdumduymaz bir denetim düzeni” (!) var.
Ülkemizin başkenti Ankara’da, Gıda Bakanlığına 3 kilometre mesafedeki halde peynirler ambalajsız ve açıkta satılıyor. En ucuz ithal kıyma 29 lira, burada kilosu 14 liraya sucuk; Hamsi diye Sardalya, Sarı Kanat diye İstavrit satılıyor!… Şikayetçi vatandaş, kimi zaman zabıtadan “biz karışmıyoruz” yanıtını alıyor. Mevzuatta tam bir karmaşa var. Bazen zabıta, bazen Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, bazen de Sağlık Bakanlığı birimleri yetkili. Etiket, fiyat tarifesi adeta bir “teftiş fırçası” gibi. Etiketler zabıta atlatmaya yarayan birer süs adeta…
Biz hiç bir pazarda henüz daha etiketlerde malın “üretim yerini” yazan etiketi göremedik?… Ya malın türünü (organik mi, iyi tarım mı, geleneksel mi) yazan bir etikete kim rastladı ki pazarda?…Son zamanlarda enflasyon şampiyonluğunu elinden bırakmayan meyve sebzeler artık yarım kilo olarak
satılıyor. Oysa bu mevzuata göre yasak!… Kocaman fiyatı yaz; altına küçücük “yarım kilo” de; dalgını, gözü az gören yaşlıyı kandır!… Oysa ilgili yönetmeliğe göre “Etiketlerde, tüketicileri yanıltacak ifadelere yer verilemez. Satış birimi kullanılırken küsurata yer verilmez.”
Peki ya koca koca gıda firmaları, anlı şanlı marketler?… Örneğin ucuz ithal et satma imtiyazı verilen büyük marketler?…Hala buralarda ithal etlerin “menşei Tütkiye” diye “pervazsız bir vurdumduymazlıkla” satılmayı sürdürdüğünü geçen yazımızda anlatmıştık.Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF)’nun tüm uyarılarına rağmen Gıda Tarım, Gümrük ve Ticaret Bakanlıkları bu durumu seyrediyor. Ne bunların reklam ve ilanları durudurluyor; ne de bunlara en ufak bir ceza kesiliyor?… Yurt dışından gelen bu etler “Helal mevzuatına uygundur” diye satılmaya devam ediyor. Tonlarca ithal et gümrük kapılarında hastalıklı diye yakalanıyor ve aylar sonra durum ortaya çıkıp konu basına yansıyınca lütfen imha ediliyor!… Gıda ambalajlarındaki etiketleri büyüteçle bile okunamıyor. Okunsa bile “ortalama tüketicinin” bunu anlaması olanaksız. Nedendir bilinmez ama sağlığımızala oynayan gıda teröristleri uzun bir süre sonra nihayet geçtiğimiz ay Bakanlık web sayfasında açıklanabildi. (Ama dikkat bu bilgiler hemen kaybolabilir. Nitekim bu satırların yazdıldığı tarih itibariyle ilgili sayfaya hata veriyordu!) Buna göre sağlımızla oynayan 173 firmaya ait 282 parti ürün ifşa edildi. Listede bize domuz eti ve tek tırnaklı etleri yediren firmalar, lokantalar var!… Bunun yanı sıra sucuk, salam, sosis gibi ürünlerde et karışımını engelleyen tebliğin de delindiği görüldü. Türkiye’nin en büyük gıda firmalarından birinin ‘Uzun sosis avantajlı’ paketinde ise ‘baş eti’ görüldü.
Özellikle bazı zeytinyağı üreticilerinin de taklit ve tağşişe (bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma) sıklıkla başvurduğu ortaya çıktı. Riviera zeytinyağına mumsu maddeler ve
pirina yağı karıştırıldığı; isot kırmızı pul biberininde boya kullandığı ortaya çıktı. Birçok bal üreticisinin de ürünleri listede yer aldı. Tulum peynirlerinde bitkisel yağ ve nişastaya, manda yoğurtlarında süt yağı ve harici yağlara rastlandı. Bazı yoğurtlarda ise jelatin tespit edildi. Sayın Bakanım; taklit ve tağşiş yaparak vatandaşın gıdası ile oynamak “yaşamla oynamak” anlamına da gelmez mi? Neden bu listeler uzun süre bekletilir de hemen ilan edilmez? Bu listeler neden Bakanlık web sayfasından hemen kaldırılır?… Bu gıda teröristleri açıklanmazsa, bu süre içerisinde göz göre göre bilgilenme hakkımız, sağlık ve güvenlik haklarımız ihlal edilmiş olmuyor mu? Acaba at mı, eşek mi, yoksa domuz mu yedik bilinmez ama mevcut düzenlemede cüzi bir para cezası ödeyen sağlığımızla
oynayabiliyor! Mevzuata göre çok az sayıda firma savcılığa verilebiliyor. Bunların yargılanması yıllar sürüyor. Aralarında 4 yıldır sonuçlanmayan davalar var.
Bu bağlamda tüketiciler olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca taklit ve tağşiş uygulamalarına dönük yaptırımların yeniden düzenlenmesine yönelik yasa tasarının en kısa zamanda Meclis gündemine gelmesini istiyoruz.
Bu konuda ihtisaslaşmış Gıda ve Ürün Güvenliği Mahkemeleri kurulmasını istiyoruz.
Yasada sürekli kapatma ve hapis cezaları da olmalı, ek olarak bu gibiler ulusal medyada ifşa edilmeli, ceza alan firmalar şimdiki gibi uzun süreler beklemeden her ay düzenli olarak açıklanmalı, tüketici örgütlerine akredite laboratuvarlardan ücretsiz yararlanma olanağı sağlanmalı, tüketicinin bilinçlenmesi için tüketici örgütleri güçlendirilerek etkin şekilde sürece dahil edilmelidir.
Hikayeye göre;
Hazreti Süleyman, bütün hayvanların dilinden anlarmış. Kudüs’te saray ve mabet yaptırırken bütün canlıları yardıma çağırmış. Kimi canlı gücüne göre dağın taşını, kimi bir ormanın ağacını, karıncalar da küçük kum tanelerini getirmişler. Develerden biri, karıncalarla alay etmek istemiş. Karınca da “Bizim yardımımız kendimize göre, karınca kararınca” diye cevap vermiş. Sayın “Fakıbaba” teşbihte hata olmaz. Karınca kararınca üç haftadır size temel gıdamız ekmekten başlayarak süt ve et ile devam eden yaşam kaynaklarımız hakkında biz tüketicilerin halini arz etmeye gayretinde olduk. Son kez de Gıda Bakanımız olarak “gıda güvenliğimizi” size emanet ediyoruz.
Saygılarımızla.
* Fıkıhın babası, Kuran’ı iyi bilen .
FERDA HEKİMCİ