Sorun “Tencere ve tava meselesi” mi ?…

featured

Sevgili Tüketiciler, Bu köşede geçen hafta da yazdığım gibi 22. Tüketici Konseyi toplandı. Konseyde her ne kadar; “Tüketicinin sorunlarının ve gereksinimlerinin belirlenmesi ile çıkarlarının korunmasına ilişkin gerekli önlemler ele alınanıp kararlar görüşler belirlense de”; Tüketici Konseyi’nde alınan kararlar biz tüketiciler yanısara asıl yurt ekonomisi ve kalkınmamız için çok önemli. Yani, sorun bir büyüğümüzün söylediği gibi; sadece bir “Tencere ve tava meselesi değil”… Konuyu biraz açalım isterseniz. Bilindiği gibi ‘ekonomi’, kısaca ‘tüketim’ ile ‘üretim’ arasındaki neden-sonuç ilişkilerini ele alır. Neden ‘tüketim’, sonuç ise ‘üretim’ dir. Küreselleşen dünya pazarlarında, ekonomik eyleme giren tüketicinin mal ve hizmet talebindeki tutum ve davranışları, beklenti ve gereksinimleri; talebi, pazarı yaratan, ekonomik eylemin nitelik ve niceliğini belirleyen, onun odağını oluşturup yönünü çizen en önemli unsurdur artık.
Unutmamak gerekir ki; aslında bir toplumda yaşayan herkes tüketicidir. İmalatçı, üretici dahi tüketicidir. Dolayısıyla tüketici haklarının yaşama geçirilerek; sağlıklı, güvenli, kaliteli ürün ve hizmetlere ulaşabilmesi ve tüm süreçlerde ‘tüketici hakları ve tüketicinin korunması’ olguları herkesi ilgilendirmektedir. Özellikle de günümüzün küreselleşen ekonomisinde, ‘tüketiciyi ihmal eden üretim, talebi ve pazarı’ da ihmal etmiş demektir ki; böylesi bir üretimin sonucu da kalitesizlik ve verimsizlik olacaktır.
Eski Devlet Planlama Teşkilatımızca ; “Tüketicinin Korunmasına yönelik politikalarla ülke düzeyinde sağlanabilecek bir düzen, bir yandan milli ekonomide kaynak israfını önleyecek, maliyetleri düşürecektir. Diğer yandan, tüketicinin korunmasına yönelik politikalarla ülke düzeyinde sağlanabilecek bir düzen, milli ekonomide kaynak israfını önleyecek, maliyetleri düşürecek, yani verimliliği sağlayarak, tüketiciler ile satıcılar arasında kapsamlı bir ahengi gerçekleştirecektir”. Bu durum Verimlilik Raporlarında “Tüketicinin talep ve beklentilerini karşılayacak ürün ve hizmetlerin üretilmesi verimliliği artıracak tek yoldur.” şeklinde açıklanmıştır.
Giderek tüketicilerin ihtiyaç ve tercihlerine, üreticilerin de piyasaya sunduğu mal ve hizmetlerin fiyat ve kalitesine dayanan pazar ekonomisinde artık tüketici hakları ve tüketicinin korunması olguları, evrensel ve yadsınamaz değerler olarak yer almaktadır. Nitekim, Anayasamıza göre, “Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alır; tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder”. Bu madde, gerekçesinde; “Tüketicilerin korunması bir serbest piyasa ekonomisi tedbiridir. Tüketicinin korunması, her şeyden önce, tüketicilerde tüketici bilincinin oluşması ile mümkündür” şeklinde açıklanmaktadır.
Bilinçli Tüketici ise örgütlü tüketicidir. Bunun için tüketici örgütleri güçlenmelidir. Yani güçlü ekonomi güçlerinin karşısına güçlü tüketici örgütleri konulmalıdır. Kısaca devlet gerekli yasal ve yönetsel alt yapıyı kurmalı, bilinçli ve örgütlü tüketici de gerekirse tüketimden gelen gücünü ve gerekirse ‘almama hakkını’ kullanmalıdır. Çünkü unutmamak gerekir ki özellikle kapitalist serbest pazar ekonomilerinde devlet pazara direkt müdahil olmaz. İşte bizim gibi kapitalist pazar ekeonomilerinin sakıncalarını giderebilmek için tüketici hakları ve tüketicinin korunması esasları bizzat kapitalizmin merkezi olan ABD’ den dünyaya yayılmıştır. 1965 yılında ABD’ nin Temsilciler Meclisinden yankılanan John F. Kennedy’nin tarihi konuşmasında; “Herkes birer tüketicidir…Tüketicilerin kamusal alanda ve özel sektörde ekonomik kararları etkileyen ve bunlardan da etkilenen çok önemli bir ekonomik gruptur. Buna rağmen seslerini duyuramamaktadırlar. Dolayısıyla örgütlenerek haklarına sahip çıkmaları ve korunmaları gerekir. Gelecek, tüketici merkezli politikalar uygulayanlar için daha parlak olacaktır” demişti. Kennedy tarafından getirilen ilk tüketici hakları evrensellip daha da geliştirilerek tüm dünyaya yayıldı.
Dolayısıyla gerçekten rekabetçi bir pazar ekonomisi için tüketici hakları, tüketicinin korunması ve bilinçlenmesi başlıca koşuldur. Bu bağlamda özel sektörün üretimi yanısıra bizzat OECD’nin raporlarında da yer aldığı gibi “… daha iyi hizmet sunumunu talep eden tüketicilerden gelen baskılar, kamuyu verimli olmaya ve kaliteli hizmet vermeye zorlayan faktörlerin başında gelmektedir”. Modern anlamda Tüketici Hareketini 1850’li yıllarda ilk başlatan ABD; 1960’lı yıllarda ilk tüketici derneklerini kurduran Japonya ve Avrupa’nın devletçe de desteklenen en güçlü tüketici örgütlerinin bulunduğu Almanya örnekleri göstermiştir ki; güçlü, nitelikli, rekabetçi ve verimli bir ekonomi için bilinçli tüketicilerce şekillenen talep, üretime yön veren önemli faktörlerden biridir.
Bilinçli tüketicilerce yönlendiren tüketim/ talep ve oluşturulacak gerçek bir ekonomik demokrasi, aslında verimli bir ekonomi ile kalkınmanın da gizli sihiridir. Yani artık başta kamu olmak üzere artık ülke olarak Tüketici Konseyi kararlarını ciddiye alma zamanıdır. Zira o kararları AB’ nin teftiş fırçası olarak görüp uygulamayan ilgililer 80 milyon tüketicinin haklarının ağırlığını taşıdıklarının yanı sıra; asıl ekonomide verimlilik, tam rekabet yurt kalkımasının sorumluluğunu da taşıdıklarını unutmamalıdırlar. Yani, mutad olduğu üzere, her yıl olduğu gibi bu son konseye de teşrif buyurmayan sayın Gümrük ve Ticaret Bakanımız ve Müsteşarımız başta olmak üzere, tüm yetkili ve ilgililere bir kez daha hatırlatmakta yarar görürüz ki; “Tüketici Konseyleri sadece tencere ve tava meselelerinin ele alındığı” yerler asla değildir…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Bozüyük Haber Ajansı | Bozüyük Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!