Günümüzde tüketicilerin üreticiye ve satıcıya karşı ekonomik yönden çoğunlukla güçsüz, örgütsüz ve reklamların yönlendirmesine açık olması nedeniyle koruma altına alınması gerekmektedir. Reklamda o malın ihtiyaç olduğu ,alınması gerektiği, geç kalınmaması icap ettiği imajı verilebilir. Psikolojik bir tuzaga düşülebilir.
Daha önceden lüks olarak görülen bazı mallar herkesce temin edilebilir hale gelmiştir. Artık üretilen ürünler çok karmaşık ve değişik özelliktedir. Tüketicinin bu malların içeriklerini, üretim tekniklerini, gerçek maliyetlerini bilmesi mümkün değildir. Bitkisel üretimde kullanılan ilaçlama, hormonlama ve genlerle oynama gibi uygulamalar ürünlerin sağlıklı olup olmadığı tartışmalarına yol açmaktadır.
Örneğin bir tüketicinin alacagı bir takım elbisenin kumaşındaki maddeleri , boyasının kimyasal bileşimini , cilde zararlı olup olmadığını tespit etmesi mümkün değildir. Ya da otomobiline aldıgı yakıtın zararlı maddelerini test etmesi mümkün değildir. Tüketici bunlardan hangisinin kendi sağlıgına ve kesesine uygun oldugunu tespit edecek bilgiye sahip değildir.Günümüzde halen yeni mallar ve yeni teknolojiler gittikçe artan bir hızla ve çoklukla keşfedilmekte baş döndürücü bir hızla piyasaya sunulmaktadır.
Son yıllarda, tüketicilerin , korunmasının gitgide zayıfladığı bir dönem yaşamakta oldugumuzu görüyoruz. Yoksulluk sınırında yaşayan insanlarca tüketici hakları ikinci planda görülmektedir.Bu bakış açısı hak aramadaki yılgınlıkla birleşince, genel bir çaresizlik hali açıkca gözlenmektedir. Rekabetin olmadığı , bir piyasada kaynaklar etkin kullanılamaz. Ekonomik savurganlık, keyfi fiyatlandırma kalite empoze edilmesi gibi sonuçlarla karşılaşılır. Bu tür zorluklarla karşılaşmamak için politik yapıları olmayan, bağımsız ve kamu yararına çalışan tüketici örgütlerine kulak veriniz ve destek olunuz.
Ülkemizde tüketicinin korunması ile ilgili mevzuatın gelişmiş ülkeler seviyesine yakın olmasına rağmen uygulamada gerekli başarının sağlanamaması, örneğin yeterli sayıda tüketici mahkemelerinin hala kurulamaması, yasal sürecin uzun ve masraflı olması nedeniyle ülkemizde tüketici hakları konusunda istenen sonuca ulaşılabilmiş değildir. Üstelik kapıdan satışlar, taksitli , kampanyalı satışlar, mesafeli satışlar gibi satış tekniklerinin ortaya çıkıp yaygınlaşması ile tüketici yeni tehlikelerle karşı karşıya kalmıştır. Üstelik ülkemizde tekellerin olması ve rekabete açılamayan alanların olması da cabası.
Ülkemizde, tüketicinin üzerine sağdan soldan gelen yığınla tehlikeler mevcutken tüketici hareketine nasıl bakılmalıdır? Şimdi soralım;
Sevgili tüketici dünya görüşün nedir? Devrimci misin? Muhafazakar mısın? Milliyetçi misin? Dindar mısın?
Hangi felsefeyi benimsiyorsan benimse eger haklarını bilmiyor aramıyor ve savunmuyorsan, dünyanın en iyi yasalarına sahip olsan bile hiçbir işe yaramaz. Haklarını bilmiyorsan ve örgütlü değilsen, sagda solda vatan sevgisi, millet, bayrak, gelenek, görenek vs gibi kutsal laflar etmenin hiçbir anlamı yoktur.. Bu gün ülkemizdeki asıl sorun İş ,aş, yurttaşlık insan ve tüketici hakkı sorunudur.
Kendi hakkını aramayı bilmeyen insan çevresine yararlı olabilir mi? O peşine düştügün ideoloji her neyse , senin hak arama isteğin ve mücadelen o savunduğun ideolojilerin hepsinin önünde gelmelidir. Bugün hepimiz tek tek tüketicinin aldatılmasından dem vurmaktayız. Tek tek yaptıgımız mücadeleler sonucunda genellikle çaresizlik ve yılgınlıga itilmekteyiz. Bilinmelidir ki günümüz dünyasında gerçek mücadeleler örgütlü üretici satıcılarla, örgütsüz tüketiciler arasında olmaktadır.
20. yüzyılın sonlarına doğru başlayan globalleşme ve ekonomik entegrasyon süreci tüketici açısından bambaşka bir boyut ortaya çıkarmıştır. Gelişen telekomünikasyon araçları dünyanın her yerinde üretilen ürünleri tüketicinin gözleri önüne sermiş elleme koklama muayene etme, deneme olanağı olmadan mal sipariş etme biçimi ortaya çıkmıştır. Kredi kartlarının ortaya çıkışı, nakit kullanımı yerine kaydi para ödemeleri problemin diğer bir yüzünü oluşturmuştur.
Genellikle üreticiler ve satıcılar kendi çıkarlarını gözetirler. Tüketicilerin, çıkarlarını göz ardı ederler. Üreticiler ve satıcılar toplum düzeni ve sosyal hayatı da bu üretim tekniklerine göre şekillendirmek isterler.Tüketicilerin rekabetin kurulması ve korunmasının beklenmesi tüketici haklarının bugün oldugu gibi cok geride kalmasına neden olur. Üreticinin , satıcının ya da yöneticinin dogasında Tüketicinin çıkarlarını gözetmek genellikle yoktur.
Üretici ve satıcı kendi faaliyet alanının uzmanıdır. Gerekli bilgilere kolayca erişebilmesi yanında mali güce sahip bulunması tüketiciye karşı kendi kurallarını dikte ettirmesine imkan verir. Satıcının üstün konumda olması, tüketiciyi mağdur olma riski ile karşı karşıya bırakmaktadır. Çok fakir olan, eğitim düzeyi düşük bulunan yaşlı veya çocuk sınıfına giren kitle ekonomik ve sağlık açısından risk altında bulunmaktadır. Böylece tüketicilerin sadece kandırma, dolandırma,hile vs gibi gayri hukuki davranışlara karşı değil aynı zamanda ekonomik gücün kötüye kullanılması karşısında da korunmaları gerekmektedir.
Bu nedenlerle, tüketici sorunlarına çözümler aramak , haksızlıkları ve kandırmacaları ortaya çıkararak sizleri mağdur olmadan önce bilgilendirmek için bu köşeyi hazırladık.
Ahmet Yurtseven